15 Ekim 2010 Cuma

Beni kazanabilecek biri.

Öyle bi başlık attım ki yalnız sanki kazanması zor biriyim onu geçtim kazanılabilinecek biriyim. Neyse.
Birincisi şarkı söyleyebilecek. Bir enstrüman çalabilecek. Gitar, piyano falan. Veya keman. Sonra ya esmer olacak ya sarışın. Veya şu ara taktığım bi durum var yanık tenli kumral saçlı off :D Sonra benim ilgilendiğim şeylerle o da ilgilenmeli. Ortak noktamız çok olmalı yani. Kitap okumayı sevmelii :D Sonra sonra sonra. Dişleri güzel olmalı. Nedense diş konusunda takığım. Ha benim dişlerim çok mu güzel? Değil. Olacak inşallah. Tel taktırcam :D Dudakları kalın olsun yaa. Benimkiler kalın istemem ince dudak :D Güzel bakmalı lan. Gözleri de güzel olmalı. Ne renk olursa olsun gerçi de iyi taşısın. Genellikle mavi ve açık kahverengi gözlüler ilgimi çekiyor hani öyle olursa :D Cesareti olsun mesela. Ben cesaretli değilimdir. Benim için atılmalı böyle :D Kibarla kaba arası bişiy olsun. Haylaz olsun :P Ama kitaplarımı da taşısın dermişiimm. Kibarlık oranı fazla olsun da :D
KOMİK OLMALIII !! Beni güldüren erkeklerden çok hoşlanırım ben miselaa :D
Beni sevdiğini ıspatlamalı. Bir şekilde yapmalı bunu.
Ve bu yönüm biraz kıl ama şunu istiyorum kalabalık bi ortamda beni sevdiğini söylesin böyle bağırarak. Ah işte o zaman dünyalar benim, ben onun olurum :D
Bazı şeyler konusunda ısrarcı olmamalı. Kıskanç olmalı ama az olmalı. Aşırı olmaz. Taylor'ı kıskanmamalı mesela :D
Sanırım bu kadar :D

Ay ne sığmışıım bu kadarcık mı yani? :D

Resim eklemeden olmaz. Kimi ekleyeceğim? Peh. Tabii ki de Tay'i :D

Anaamm <3

26 Eylül 2010 Pazar

OMG!





Yaklaşık bir on dakkadır gülüyorum buna. Bu tişörtü istiyorum ayrıca :D
Team Jacob 4ever ! <3

20 Eylül 2010 Pazartesi

Puhahah =D



MissJazzPrincess ile koptuğumuz anlardan biri. Eklemek istedim =D

Ps: Resim görünmüyorsa üstüne tıklayın ;)

My first day at my school =P

Aslında, yeni okulumun ilk gününü anlatmadan gidesim gelmedi :D
Sabahın 7.30 unda kalktım. Beni aldı titreme. Ama üşüdüğümden yani başka bir şey sanmayın =D Neyse saat 8.00 de çıktık yola, yukarıdaki otobüs durağına. Sevgili babacığım(!) ile. O da zar zor. Neyse.
Durakta indik teeeee okula kadar yürüdük.
Müdür muavininin konuşması için yaklaşık 2 saat bekledik. 9 da olması gereken tören 9.30 da olmuştur. Hadi bir tanesi konuşsa neyse, 3 kişi konuştu. Bir an ordaki bütün herkes konuşacak sandım, neyse ki olmadı öyle bir şey. Arkamdaki çocukta komik şeyler falan söylüyodu. Neyse sonra sülalem kadar 9. sınıf sayıldı. 11 ve 12. sınıfları göndermişlerdi önceden. 10. sınıfları sayıyolardı ama öğrenciler vır vır konuştuklarından adımı duyamadım. Yine de girdim okula. Bi kız geldi yanıma böyle çıtı pıtı şirin. "10 yabancı dil A nerde biliyomusun?" dedi. Ben de "Bilmiyorum ben de arıyorum" dedim. Neyse bulduk sınıfı, kimse yok. Bir en arkada bir çocuk var bir de en önde benim ebatlarımda bir kız. Önce bir yer buldum oturdum sonra kız gel çıkalım dedi. Çıktık. Daha adlarımızı söylemeden böyle konuştuk falan. Sonra dedim bari diyim adımı. Söyledim. O da "ben de Cansu" demez mi? Hadii beni aldı bir hüzün. Cansu'ma mesaj attım, seni şimdiden özledim diye. Neyse yeni Cansu'yla sınıfa girmedik neredeyse, okulda dolandık durduk. O benim ebatlarımdaki kız bize bağırdı işte gelin diyoruz hoca çağırıyo diyoruz diye. Cansu'yla bir gıcık olduk ki. "Çekiceğimiz var, sakın boyun eğme bu tiplere. Burda çok orospu var" dedi. Neyse kafeteryaya indik kitap dağıtıyorlar diye. Sınıf öğretmenimiz geldi. Listeye baktım adım yok o.O Bir şok bir korku kapladı içimi. Neyse annemi aradım, müdür yardımcısını aradı. Okulun öğrencisi gözüküyorum ama bir karışıklık mı ne olmuş yarın halledilirmiş. Rahat bi nefes aldım. Kitapları alıcaktık hazır değillermiş. Yarın hazır olurmuş. Gidebilirmişim. Ben orda bir hasiktir çektim. Benim ordan eve dönmem -en azından tek başına- imkansız. Anneme dedim beni alın. Sonra servis şeyine gittim sordum. 1de kalkıcakmış servisler. E saat 11. Neyse bekliyim dedim. Annemi aradım gelmeyin beklicem dedim. Önce tribünde oturdum. Sonra baktım güneş fazla. İçeri girdim, sınıfıma gittim. Biri 'geçmiş olsun gardaşlar' yazmış bende altına 'Thnx buddy, lol' yazdım :D Sonra çıktım yine dışarı, demirlerin kenarında oturdum. Sonra baktım Yeniköy servisi geldi. Tekrar tribüne geçtim. Baktım birileri biniyo bende bindim. 11:30 dan 13:00 e kadar içerde bekledim. Yanıma oturan kızda da Gece evi serisinin kitapları vardı. Kitaplardan konuştuk. Sonra bir çocuk bindi. Aşırı matrak bişiydi yalnız. Aynı yerde indik =D
Neyse işte böyle geçti ilk günüm. Gelince de bakkaldan cipsle kola aldım. Bir de güzel omlet yaptım. Yedim valla oh =D
Bakalım yarın nasıl olacak...

16 Eylül 2010 Perşembe

My World

Uzun bir aradan sonra yine beeenn :)

Şimdi isim My World diye Justin Bieber'dan bahsedeceğim sanmayın vallahi dalarım. Tamam severim kendisini ama koca bir blog postunu onunla dolduracak kadar salak değilim =D
My World derken, hayal ettiğim dünyadan bahsediyorum. Başlamadan diyeyim çook fazla hayal var içerisinde. Ve bunun farkındayım, olmayacağını biliyorum. Üstüme gelmeyin bu konuda, istirham ederim.
Hayatımız fantastik-bilim kurgu olsa fena olmaz mıydı? Bence harika olurdu. Şöyle hayal ediyorum.
Tabii ki tek Tanrı'lı. Ama Yunan Mitolojisi'nden bildiğimiz Tanrı ve Tanrıça'lar, bir çeşit, Tanrı'nın yardımcıları gibi olsa. Dünya üzerinde. Mesela Deniz Tanrısı Posedion, denizsel şeylerle ilgilenen kolu olsa falan. Savaş Tanrısı Ares, savaşlarla ilgilense falan. Ama yaratma, can alma ve Tanrı'nın tüm yetkileri yine Tanrı'da olacak. Ateist değilim, bunu da buradan çıkartırsınız sanırım. Sonra dalmayın bana.
Sonra vazgeçilmezlerimiz, vampirlerde olsa. Ha ama Twilight'taki gibi değil hepsi. İyi vampirler Twilight ve Vampire Diaries'dekiler gibi, kötü vampirlerse True Blood'dakiler gibi olsalar. Bazı vampirler Vampire Academy'dekiler gibi olsa mesela.
Kurt adamlar olsa. Kötüleri Dolunay'da, iyileri öfkelenince insan formundan kurta dönüşseler. Bildiğin kurt olsunlar ama, o çirkin olanlar kötüler olsun. İyi olanlar Twilight serisindeki gibi olsun.
Deniz kızları ve erkekleri olsa mesela. İyi kalpli yari insan yarı balık yaratıklar. Siz denizde yüzerken size eşlik etsinler.
Tüm hayvanlarla anlaşabilsek. Onlar bizi, biz onları anlasak. Bu şekilde hayvan ölümleri ve yırtıcı hayvanların insanları öldürmesi kalkar ortadan.
Yarı at yarı insan adamlar-kadınlar olsa. Savaşçı olarak falan.
Melekler olsa, düşmüş melekler falan.
İnsanlar da olmalı ama. İnsan olmadan olmaz tabii ki.
Mesela böyle bir dünya olsa ben ya insan olmak isterdim ya da Tanrı veya Tanrıça'lardan birinin kızı. Örneğim Artemis'in kızı olmak... Of süper.
Ha tabii Tanrı ve Tanrıça'ların çocuğu olsun ki hayalim tam olsun.
Uzaylılar olsa, arada uğrasalar. Teknolojimizle ilgilenmek onlara ait olsa.
Ve Orta Çağ'ımsı bir ortam olsa. Kıyafetler, silahlar hep öyle kalsa. Ama teknoloji hep ilerlese.
Büyücüler olsa. Harry Potter'daki gibi bir okulda yetiştirilse. Merlin gibi olsa bazıları...
Demode isimler olmasa. Herkeste sadece bir tane isim olsa. Aynı isimden defalarca olmasa.
Herkes, kız-erkek fark etmeden ok atmayı, kılıç kullanmayı, savaşmayı bilse.
Herkes eşit olsa. Tüm dünya aynı standartta ve aynı düzende olsa. Herkes asil olsa mesela, insan olanlar yani. Eşit olsak böylelikle.
Asiliz ya, hizmet edecek başka yaratıklar olsa. Köleler olmasa.
Hayat daha güzel, daha yaşanılası olmaz mıydı?

Ps: bu dünyayı kafamda nasıl kurdum? Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler sayesinde.
Deniz Tanrıçası, Gece Evi, Twilight, Güneyli Vampirler, Vampir Akademisi, Düşüş esinlendiğim kitaplar.
Percy Jackson ve Olimposlular, Narnia Günlükleri: Prince Caspian, Twilight, The Vampire Diaries, az buçuk True Blood esinlendiğim film ve diziler.

Ha bu arada ben böyle bir kitap yazabilirim ha. Sakın diyim çalmayın, telif hakkı bende...

Hadi öptüm çavs.
Xoxo, Dee McClair :P -ahanda adım böyle olurdu eğer böyle bir dünya var olaydı =D-

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Güzelbirgün.



Pazartesi, Cumartesi gününü anlatan Julliet malı başlıyor anlatmaya :D
Şinci Cansu ve ben sinemaya gitmeye karar verdik. Hangi filme? Tabii ki Inception. Peh yani başka film mi var şu ara :D Ve Leo yani, Leo diyince bi durcan zaten.
Neyse sabahın 9unda kalktım, hazırlandım, 9.30da evden çıktım. 10 gibi falan biz İstinye Park'taydık. Dedim önce bileti alalım. Gittik sinemaya aldık bileti 11:10 seansında. Saat daha 10 napalım 1 saat 10 dakika dedik. Bir de açız ki kahvaltı yapmamışız ikimizde. Dedik bi D&R'a bakalım. Önce kitaplara baktık. Kan Sözü çıkmamış dergilere döndük. Men's Health'in kapağında Kellan vardı. Cansu da sever azcık onu. "Aa bak kim var" dedim. "Kim?" dedi. Gülüştük falan. Sonra orjinal kitaplara gittik. Ben gece evinin orjinal kitaplarını gösterdim. Bak kapaklarındaki yazılar daha güzel falan. Çatladııık :P Sonra Bree Tanner'ın kitabını aldım elime.
"Cansu la bi Türkçesine bak bi de buna. Lan bu daha kalın. Malzemeden çalmış bizim öküzler" dedim. Cansu başladı gülmeye. O sırada orda yabancı yaşlı bi çift vardı. Kadın ingilizce konuşuyordu Amerikan aksanıyla, bilemiyorum nereliler ama kıskandım :P
Sonra Breaking Dawn'ı gösterdim. "Bunun temelini eksik atmışlar baksana aradaki farka" falan diye dalga geçtik :P Öyle böyle derken saat 11 oldu. İndik sinemaya bulduk salonu onun önündeki masalardan birine oturduk. Ben gittim mısır aldım. Neyse çok geçmeden açıldı salon.
Yerimizde başka hödükler oturuyodu.
"Cansu 8-9 olduğuna emin misin?" diye sordum. O sırada onlar kalktı. Biz oturduk sırıtarak.
Ay film başlamadı bi türlü. Deli oldum. Reklam da reklam. En son Cansu yeter mi ne dedi bitti reklamlar :D
Dalgalar vurukene sahile denizin içinden Leo göründü. Biz başladık gülmeye. Neden? Dedim "Aha Jack döndü" falan. Ay komikti. Sonra bu Leo'nun karakterinin karısının adı Mal'dı. Ay Leo her Mal değişinde biz öldük gülmekten. Leo'nun ağzına da mal demek çok yakışıyor bu arada. Ama karı harbi maldı yani. Salak, öldürdü kendini. Öyle koca bende olcak... peehh.
Neyse film 3 saat sürdü la :D 14:10 da çıktık filmden. Yemek yedik. Yihuuu :D Yemek dediğimde burger kingten menü yani :D
Sonra mağazalara girdik, çıktık. Sonra yürüyoduk diğer kanada, Cansu "Aha flash haber gördüm. Bak şu yeşilli, kızı dürttü" falan dedi. Ben de oraya bakarkene -arkada kalmışlardı- bi an önüme döndüm ve korkunç gerçekle karşılaştım. Az kalsın 4 tane hömüdük hödük öküze çarpacakmışım. Uğğv diye bir ses çıktı ben den, baştaki öküz de huvv dedi. Öküz işte. Onun dilinde mi konuştum ne. Güldük falan ama sonra kızdım ben Cansu'ya. İnsan arkadaşını böyle durumda kurtarır falan. Ay Cansu da bi gülüyo ki altına işeyecek. Ama sonra ona da oldu nihahaha :D
Biz yine D&R a girdik. Ben bi yabancı dergi görmüştüm. 9.25ti fiyatı. 3 tane dudak parlatıcısı veriyodu hedaye olarak. Kaçar mı? Hemen aldım. Sonra yine burgere giderken Cansu az kalsın birine çarpıyodu ama zamanında durdu. Adam bişe dedi ama anlamadık. Neyse iki milkshake aldık. Çikolatalı alcaktıkta yoktu, kalmamış. Ben çilekli aldım Cansu vanilyalı. Başta çok tatlı geldi ama sonradan şeker oranı düştü :D Ben hemen bitirdim, Cansu bitirirken dergime baktım.
Burçlarla ünlülerin uyumu vardı. Taylor da vardı orda. Cansu onu gösterdi. Sonra ben burcun tarihine baktım. 22 eylül-23 ekim. Terazi yani. Ben böyle "Oha lan benim burcum!" diye bağırdım. Libra imiş burcumun ingilizcesi, oh yeah :D
Neyse işte içtik milkshakeimizi kalktık. Kalkarkene de meydanda basket gösterisi vardı. Az onu izledik döndük eve. Dönmeden önce Carrefour'a gittik. Cansu bişey alacakmış. Dergilerin oraya gittik önce. Cansu Kellan'ın kapak olduğu dergiyi ters çevirdi ben de Leo'nun olduğu dergiyi. Baya güldük ama :D Ben su ve redbull aldım Cansu deodorantla bir şey daha aldı. Sonra döndük evlerimize. Ama ben bir yorgundumm. İşte o yüzden o gün yazamadım. Dünde bi rpg sitesi açtım o yüzden gümbürtüye gitti. Kısmet bugüneymiş :) :D

Hadi esen kalın, xoxo Julliet :)

13 Ağustos 2010 Cuma

Tatil Tatil Tatill :D


Bu pazartesi tatilden döndüm. Dersiniz ki ne zaman gitmiştin kii? Ondan önceki pazar günü gittim :D Gökçeada'ya. Oraya gitmeyeli 4 yıl olmuştu. Baoow. Ne kadar değişmiş ya. Sıçmışlar içine bildiğin. Kaleköy'de böyle kayalıklar vardır, orda durur hem denizi hem de güneşin batışını izlersin. Dalgalar kayalara vurdukça için bir hoş olur. Hah işte o kayalıkları azaltmışlar sanki, bir de tee oraya kadar çocuklar için şişme oyuncaklar koymuşlar. Saçma. Kaleköy'de denize girerdik eskiden, çok güzeldi orası. Artık o deniz lağamın döküldüğü bir yer olmuş. Yıldız Koy'u vardı, orası berbat bir yerdi. Orayı güzelleştirmişler, orda girdik denize.
Hah işte burda başlıyor tatil maceram :D Pazartesi akşamüstüydü. Denizdeyiz babamla, annem girmedi. Neyse. Babam dedi ki "aha bunlar Alman bak". Kafamı kaldırmamla şoka girmem bir oldu. Allah'ımmmmm! O nedir öyle? Öldümmm. Anneyle baba tırtta, çocuk! Başta küçük sandım ama yanımızdan geçerkene anladım ki benden bi yaş falan büyüktür. Neyse işte sonraki günde geldi bunlar bu koya. Çocuğu mayodan tanımaya başladım ben artık. Beyaz üstüne siyah çizgileri olan dizine kadar bi mayo giyiyodu. Sonraki gün bu oktu koyda! Amanin ben bir telaş. O gün de merkeze gideceğimizden erken döndük koydan. Neyse ben merkezde kitapçı aradım, yok! Deli oldum. Koskoca adada kitapçı olmaz mı? Ne cahil insanlar! Neyse neysee, bindik otobüse. Babam "aa Almanlar" dedi. Kafamı çevirdim, onlar! Bizim otobüse doğru geliyorlar. Anamm beni aldı bir heyecan :D Çocuk otobüse binmeden önce bi baktı bana. Sonra otobüse bindi, anası oturdu kendisi ayaktaydı. Döndü bir daha baktı. Küçük bi kız- baya küçüktü ama 5-6 vardır. Yer verdi, "gel abi otur" dedi. Bu daa "yok rahatsız olma" dedi. Türkçe!!! Aynı yerde indik, ama onlar bizim pansiyona giden yolun karşı yoluna saptılar. Akşamüstü babasını takip ettim, evlerini buldum :D
Neyse sonraki gün yine denizde gördüm. Akşamüstü babam bombayı patlattı! Dedi ki "bunlar Alman değil İngiliz". Dedim "Hobaa nerden anladın?"
"Bi kafede oturuyolardı ingilizce konuşuyolardı" dedi. O akşamüstü annemle Kaleköy'e inerken onların evinin önünden geçtik, ordaydı!! Bakamadım ama, kafamı eğdim, kafamı sallıyarak yürüdüm, müzik dinliyodum. Allah'tan Paramore'du yani :D İşte şarkıya eşlik ettim bende az 'utanansmile'
Ertesi akşamüstü de dedim "benim canım sıkıldı ben bi dolaşıp gelcem" Amaç evlerinin önünden geçmekti. Geçtim, orda yoktu. Geri döndüm. Ertesi gün yine geçtim, yoktu. Sonra anladım ki bunlar gitmiş. Telefonda kuşumla konuşuyodum. Salak gibi çocuktan bahsettim. Annemde yanımdaydı! O günün akşamı da gittim salak gibi anneme "aslında ben sizden gizli o çocukla çok şey konuşurum" dedim. Annem de demez mi "Sen çok beğendin sanırım bu çocuğu. Kuş'a da diyodun gözlerini görmedim falan. Görseydin bi de" diye. Anamm, dedim tamam öldüm ben. Diyorum "yok ne işim olur" diye ama kızarmışım. Üff yani. Sonra ben sinirlendim, triplere girdim, çemkirdim falan anneme. Neyse gittiklerini anladığım günden sonra tatil çok boş geçti :-/
Zaten bir iki gün sonra da biz döndük. Ha bi de ben hastalandım. Bi boğaz ağrısı çektim ki oy oy oy. Böyle bi gece hatta sanki boğazıma biri oturuyodu. Ne nefes alabiliyodum ne yutkunabiliyodum. Berbattı yani! Sonra da dönüş yolundaydık. Pazartesi 5.30da kalktım. 14:30-15:00de evdeydik. Ama işte pc bozuktu. Bende paso telden facebooka girdim. Taylor ile Selena'nın TCA'da sarıldıkları haberini okudum. Ben bi zıplıyorum evde. Anneme falan sarıldım. O sırada disney channelda da its on şarkısı vardı. Uğurlu şarkım <3 İndircem az sonra :D Sonra işte pc düzelince baktım resimlere falan. Ağlıyodum o.o İşte bu kadar :D Baya olaylı bir tatildi benim için bu tatil :D Önümüzdeki tatillere bakıcaz artık :D
Bu arada çocuğun resmini çektim, arkadan da olsa. Buyrun;

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Hayat Çok Bayat...



Kendimi aşırı değersiz hissediyorum. Kimse ciddi anlamda takmıyor beni bir yerlerine. Kimsenin umrunda değilim. Sadece oksijen tüketen biriymişim gibi hissediyorum. Hayattan, internetten, insanlardan soğudum. Böyle bıktım. Göğsüme biri oturuyor sanki. Kendimden nefret etme seviyem yükseldi. Bıktım ya, cidden bıktım. Şeytan diyo; kilitle kapını, yat yatağına, kapa gözlerini, açma bir daha. Geçsin yıllar. Takanda yok seni, anlamazlar bile yokluğunu. Hatta, jilet al kes bileklerini. Cehenneme giderim -ki zaten gidicem- ama hiç değilse huzura kavuşurum. Beni fark ettiklerinde çürümüş olurum sanırım. Geri dönüşümsüz yani. Kebab.

Harbi kendimi öldüresim var yalnız. Öyle böyle değil. Yazıyı yazdıktan sonra gidip mutfaktan bıçak alıp kesebilirim kendimi. Böyle artık yazmazsam, tanıdıklar facebookta msnde beni görmezlerse bu akşamdan sonra, anlayın ki öldüm. Ama haber vermeyin kimseye. Annemlerin çürümüş bedenimi bulmasını istiyorum. Cehennemde de sistem kurucam, rica edicem yetkililerden o gün canlı yayınla bağlansınlar. Görmek istiyorum. "Ah ah yedik bitirdik kızımızı" tiplerini görmek istiyorum. sonra youtube ve facebooka konulmasını istiyorum çürümüş halimin resim ve videosunu. "Ah ah takmadık hiç kızı bak öldü gitti" dedikleri anı da görmek istiyorum. Alevlerin içinden götümle gülücem onlara çünkü.

Yapıcam galiba ben bunu ya. Hazır sinir kat sayım artmışkene. Cesaret falan gelir belki. Keserim hep bir yerimi. Kan kaybından küt. Ölmeden önce de çağırırım Damon'ı falan, silsin süpürsün yavruşum kanımı :) Ama yok ya dur bak ben bunu ne zaman yapayım. Breaking Dawn II çıksın, izliyim, eve gelip yapayım. Bu zamana kadar takmayan, o zamana kadar hiç takmaz beni zaten. aynı sendromlarda olurum.

Yalnız korktuğum bir şey var. Ben öldükten sonra msn konuşmalarım, yazdığım hikayeler, resimler, videolardı falan derken meydana çıkarsa cehennemde bile sıçarım yani. Sonuçta bir gün annemlerle karşılaşıcam. Hesabını sormazlarda şerefsiz bir sürtüğüm. Yaparlar yani, orda bile.

Hele blogum okunursa tam sıçtım. Küfür müfür hak getire. Uuu hele babacığım(!)a yazdığım o postu görürse babam, sıçar ağzıma. Ve bunu görürse hehe :D

Lan üff. Evanescence-Paramore falan iyi gaza geldim de, bu gece ölürsem? Bunları böyle yazdım Allah'ım kızar da öldürürse beni? Madem ölmek istiyorsun ahanda öl falan. Diyemem ki Azrail'e önce Taylor'ı görmem lazım. Dinler mi ki acaba? Bak kesin şöyle bir konuşma geçecek;
-Azrail meleğim, ölüm meleğim, öldürme Allah'ını seversen, önce benim şu Twilight filmlerinde Jacob Black'i canlandıran Taylor Lautner'la ilgili olan hayallerimi gerçekleştirmem lazım.
-Hadi kızım yürü, önce ahiretteki deliler hastanesine, sonra sorguya.
Ben tabii o an salya sümük. Öff öff. Dertlendim lan.

Going under derim konuşmayı kapatırım :D
-Bunlar klasik jülyet sendromlarım birkaç güne geçer. Öldürmem kendimi meraklanmayın, hoş çok takıyorsunuz ya-
xoxo.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Eclipse Etkisi :)


Ay kaç gündür ne halde geldim.
5 kez falan Eclipse'i izledim. Şuan soundtrackinden iki şarkıyı -taktığım- dinleyip dinleyip duruyorum. Bir Taylor bir Xavier gidip geliyorum :)
Taylor sevgimi bilen bilir geçiyorum :)
Abi Xavier nerden çıktı şimdi anlamıyorum. Hoş çocuk, çok tatlı, gülümsemesi can yakıyor, sarışın, Avusturalyalı, aksanı çok şirin, oyunculuğu çok iyi, dudaklarına bitiyorum falan liste uzar gider. Neden bu kadar bağlandım bilmiyorum. Herkesten kıskanır oldum. Onu görünce kalbim ağzıma geliyor. Ouff. Taylor'ı bile bu kadar kıskanmıyorum ben artık. Ama o kadar işte. Şu sıra hala içimde bir yerlerde ama o kadar. Bitti sanırım. Hala Taylor Taylor diye dolanıyorum. Neyse. Dün Vampires Suck'ı izledim. Allaaamm. Öldüm gülmekten! Süperdi ya! Bir de şeyi fark ettim. Ben alt yazısız da gayet ingilizce film izleyebilirmişim ihihi :D Ayy ihihi diyince -gözlerimi pörtlettim şuan diyince nedir ya neyse- aklıma Stewie geliyo :D -Mum mum mum mum mum mommy mommy ma ma mum -What? -Hi ihihihihih :D Ay ölcem hahahaha Neyseeemmm :D Eclipse'a geri dönelim. Bir sahne vardı ki beni benden alan. Jacob'ın acılar içinde bağırması. Ya böyle varya biri benim sağ tarafımı kırdı sandım. Bir acıdı canım. Ağladım ya. Bella içeri giriyor tekrarlıyorum kendi kendime gerçek değil diye ama bir görerim ki onu terli bir halde. Hadeee. Gel de durdur kendini.
Ama kötüydüm ya, cidden. Çok fena oldum. Baya bağlanmışım ben ona. Bilmiyordum bu kadar olduğunu. Hani tamam diyordum sevgi değil aşığım ben gerçekten diye ama bu kadar olduğunu hiç... tahmin etmemiştim açıkcası. Evlilik teklifi sahnesi bitirdi beni yanlız es geçemeyeceğim :D Çok tatlıydı be. Orda çalan şarkıyı dinledikçe sırıtıyorum 32 dişimle -varsa o kadar tabii-.
Bu kadar Eclipse yeter :D Saçlarımı boyatıcaaammm! Annem sprey boyayla -hani şu yıkayınca çıkanlardan- yapta olmazsa çıkartırız dedi. Koyu turuncu veya pembe istiyorum. Hatta kafamda belirledim rengi. Dipleri turuncu yapıcam, pembe röfle atıcam. Hoş olcak hoş, valla. Yanlız artık çevremde görenler satanist diye üstüme meşalelerle gelirlerse diye tırsıyorum hadi neyse. Ay düşünemiyorum ya haha. Genelde dışarı kalem çekmeden çıkmam. Siyah falan giyinirsem, saçların rengi anormal, saç şeklim de pek olmasa da benziyor gibi, tırnaklarda siyah oje, ha bir de kedi görüp seversem, sıçtım demektir.
Neyse benden bu kadar. Şu renkler de aha resimdeki kızın saçındaki renklerden olacak :D
Hadi öptüm xoxo :)

29 Haziran 2010 Salı

Ben hiç kendimden bahsettim mi? Cıks. Buyrun :D

Baştan söyliyim az yazabilirim. Çünkü şuan için acayip fantazilerle doldu. Taylor'ın bir resmi gaza getirdi. O göbiği böyle hüplete hüplete öpme isteği doldu içime. Iyk iğrencim. Neyse tanıtıma geçeyim.
İsmim lazım değil sanırım. Buraya içimi dökmeye geldim. Gerçi bilen biliyor benim olduğumu. Faceten falan paylaşıyorum arada ya neyse. Olsun, siz adımı Julliet bilin. Veya Jullietta.
Olaylarda geçen isimleri niye söylemediğimi anlamışsınızdır. Okuyanlar, kendileri olduklarını bilmesinler diye. Ki emin olun yazdıklarımı okusalar da onların kendileri olduklarını anlamayacak kapasitedeler. Bazı kullandığım, sevdiğim arkadaşlarıma taktığım isimleri zaten kendileri biliyorlar. Hatta kendileri çözdüler. Çünkü zekiyler. Seviyorum onları :)
Ay neyse ya üf :D
Kahverengi saçlı, çikolata renkli gözlü, buğday tenli, şişko, uzun sayılan, gözlüklü, şuan omzunda saçları ve kahkülleri olan, kocaman dudakları olan, çirkin bir kızım.
Yakında sanırım dişlerime tel de takılacak. İstiyordum zaten, no problem :D
Sonracııma. Duygusalım galiba ya. Öyle her boka ağlamam tabii. Zaten zor ağlayan birisiyimdir. Ama ağladım mı tam ağlarım.
Sakin ama sinirliyimdir. Dışarıdan gören sakin der ki çok sakin olabilirim. Ama biri gerçekte damarıma basarsa zor durdurulurum.
Hatırlıyorum da babamla kavga etmiştim, bilgisayar masasında kasanın olduğu dolabın kapağına tekme atıp kırmıştım. Sinirlenince etrafı çok dağıtırım. Sinir krizi çok geçiririm ben bir de.
Beni en çok ne sinirlendirir? Kendini bi bok sanan kaşarlar, aptala hareketler yapan mallar, alınganlık, her şeyime karışılması falan.
Neyse, hayranı olduklarıma gelince;
Vanessa Hudgens; Meleğim, her şeyim. Kimseyi sevmediğim zamanlarda karşıma çıktı. Her şeyim oldu.
Zanessa; Öyle bir aşk yokkk! Yok abi yok! Ne Romeo&Julliet, ne Leyla&Mecnun, ne Edward&Bella. Yok anacım yok. Onlar çok bambaşka. Böyle birbirlerine bakışları falan. Dokunuşları, öpüşleri. Oy yerimm.
RobSten; onların her şeyi bakışlardan belli oluyordu zaten. İtiraf etsinler, etmesinler. Her şey belli abi! O bakışlar falan. Rob'un Kris'e hayran, Kris'in Rob'a alaycı bakışlarının altındaki seven bakışı. Ve Rob'un hediye ettiği, üzerinde Rob'un el yazısıyla Rob yazan yüzüğü hiç çıkarmamamsı, Kris'in Robert'ın dolabından giyinmesi. Belli.
Taylor Lautner; onu sona sakladım. Bir önceki postta yazmıştım zaten. Ona bakışım çok farklı. Ne anlatabiliyorum, ne anlayabiliyorlar. Ama napalım, seviyorum, nasıl sevdiğimi biliyorum. Başkalarına ihtiyacım yok. O olsun, yeter.
Kitap okurum çok fazla. Okuduğum tür; vampirler. Stephenie Meyer'a borçluyum :D
Kitaplığımdaki kitaplarımı sayılıyorum sağ baştan; Gündüz Ölüsü-Şehir Ölüsü-Kulüp Ölüsü-İşaret-İhanet-Seçilmiş-Vahşi-Av-Baştan Çıkarılmış-Yanmış-Alacakaranlık-Yeni Ay-Tutulma-Şafak Vakti-Bree Tanner'ın İkinci Hayatı-Pandora-Albia-Düşüş-Romeo&Julliet-Vampir Akademisi-Buz Öpücük-Gölge Öpücük-Küçük Aptalın Büyük Dünyası.
Vampir olmayanlar; Albia, Düşüş, R&J, Küçük Aptalın Büyük Dünyası'dır. :D
Film izlemeyi severim ama pek bi birikintim yok o konuda. Genelde eski Türk filmlerini falan çok izlemişliğim var. Hababam Sınıfı olsun, Sezercik olsun, Ayşecik olsun. Ve tabii bütün Kemal Sunal filmleri. Sonra Disney filmlerini izlerim. HSM her şeyim. Twilight Saga hastasıyım. Dizi olarak da The Vampire Diaries, Merlin, Gossip Girl falan izliyorum.
Böyle yani. Babam çığırıyo yine. Kaçtım ben. GG'nin sezon finali vaaarr! İzlemeliyim. Hadi byee <3
Ha, PS: İstinye Lisesi'ne gidiyorum sanırım. Yabancı Dil'e. Hem de servisle gidip gelcemm!

21 Haziran 2010 Pazartesi

Öffff.


Lanet olsun. Hayat iyice boka sarıyor. Gitmeyi dilediğim okulda yabancı dil açılmayacakmış. İstemediğim başka bir okula gideceğim şimdi. Öyf.
Geçen seneden kalan derslerin sınavları da kampa denk geliyor. Aq böyle işin ya.
Geçen gün baya bir kola içmiştim. Midemi bozdum. Tuvalete taşına taşına 10 kilo vermişimdir. Ama koladan değil bence, gel de bunu annişe anlat. Kolayı yasakladı bana yaa o.O Kolayıııııı! Off öleyim ben yaa :(
PuCCa'nın kitabını bitirdim, onun hakkında her şeyi öğrendim ihihi :D Bree Tanner'ı kampta okumayı planlıyorum :D
Fanta Festivaline Şebo geliyo lan. Gitmem lazım hemide acilen. Tapıyorum o karıya ya! O mükemmel sesine, şarkılarına falan. Üşenmedim bugün hep indircem indircem dediğim albümlerini indirdim. Çakıl Taşları'nı dinliyorum şuan. Sonra My Immportal geliyor ardından. Ondan sonra da Zombieee!!! :D
Off. Mal cesaretiyle anneme dedim ağda al. Kampa gidiyoruz kıllı fadik gibi gitmeyelim. Kremim var ama. Bi cesaret işte ağda yapasım geldi. Off. Bu aralar iyice küfürbazlaştım. Annem o lanet kağıdı çekerken küfür etmezsem iyi.
Korkuyorum yaa. Neyse yapcaz artık başka yolu yok.
Bugün çok sinirliydim ya. 15:35'de kalktım. Müjdeyi verdi annem. Açılmıyormuş sınıf diyerekten. Neyse kahvaltı yaptım. Sofrayı bana toplattırdı. Ben orda arkadaşlarımla konuşuyorum MSN'de. Neyse geldim geri oto-iletime takmışlar. Midem bulanıyo demiştim bir de. Yeşil çay & peynirden. Teyze oluyoruz diyolar :D Sözde hamileyim :P Taylor'dan. Adını da Tay'le ismimizin birleşimi koycaklarmış. Attım tribimi ben Venüs koycam diye ki istiyorum aslında koymak. Vanessa Venüs Lautner. Oy <3
Neyse tepem attı çıktım. Niye alındında ettinde falan.
Dün de çok sinirliydim. Bu konuyu açmak istemiyorum. Saçma bir durum çünkü. Aramıza girmiş gibi hissetmek nedir ya? Sanki biz ona üvey evlat gibi davranıyoduk. Tee geçen yaz olan bir şeydi anlattığımız. Ben hepsini kardeşim gibi görüyorum, eminim diğerleri de öyle. Ama nedir araya girmiş gibi hissetmek Allah aşkına? Aramıza girmiş olsa belli ederdik bir şekilde dimi? Öff.
Twitterım için BG yaptım. Bok gibi oldu ama içindekiler yeter.
Dizi izliycem sanırım. Ne izlesm onu da bilmiyorum. Neyse buluruz bişiy şimdi :D
Hadi öpüldünüz xoxo :)
Ayyyy xoxo demişkeennn. Nedir şu Küçük Sırlar yahu? Iyyy Gossip Girl özentileri. Sırf Burak için izlicem varya. Ayy gül gül ölürüm heralde ehueheuehu.
Zombieee <3<3
Bye <3

18 Haziran 2010 Cuma

Fuck You All :P


Şaka maka okul bitti ya. Kaldık sınıfta. Gerçi bilerek kaldım. Çocuk gelişimi denen lanet bir bölümde okuyordum. Baktım olmadı, Yabancı Dil'e geçmek istedim. Çünkü ingilizcem iyi. Eh bunun içinde kalmam lazım neyse. Kaldık sonuçta.
Bugün güzeldi ya. Okula sadece karna almak için girdik :D Okulun yakınlarındaki kafede baya kaynattık. Bi acıkmışım. Off. Neyse tost ısmarladım. Tost geldi ama nasıl? Yanında birkaç pattis kızarması, cherry domates falan. Tam yicem Kuş aldı elimden tabağı. Neymiş resim çektirecekmiş. Ama aldım intikamını. Tam çekilirken uzattım elimi Peace yaptım. Muahahayt.
Bugün acayip bi havadaydım zaten. Siyah siyah ojeler, göz kalemi, rimel falans. Siyah tayt ve elbisem -her ne kadar hamileymişmiş görünsemde-, bileğimdeki dövme ve parmağımda yazan Jullietta ile baya asi bi havadaydım. Müdür yardımcısı falan görünce şaşırmıştır heralde. Eh, hep süt kızlık olmaz.
Dönerken de neredeyse ağlıyodum. Kuş'la döndük. Bizim şarkımızı dinliyoduk. Otobüsten indik, yollarımız ayrıldı. Eve dönene kadar yumruk oturdu böyle boğazıma. Kötüydü yani.
Bonibon gelemedi. Geldi de geç geldi. Kitabım onda kaldı. Üç ay oofs. Aq ben böyle işin. Neyse buluşuruz bi ara alırım da moralim bozuldu ya.
Geldim eve uyudum. Bir yorulmuşum. Üst kattakilerin sesiyle uyandım. Baya söylendim ama. Hay çenenizin bağına dedim. Kapattım camı tekrar yattım. Ama havasızlık, uyuyamadım.
Kalktım nete geldim. Koptuk falans.
Ahanda başım döndü. Ne var acaba şu beynimde? Kesin bi sorun var ama ne bilmiyorum. MR'a gitmezsen böyle olur J!
Neyse hadi bitiriyorum yaşadınız. Zaten okunmuyorum, kendimi eğlendiriyorum ya neyse. Tchüs :)

17 Haziran 2010 Perşembe

Eğer erkek olsaydım...


Ah ulan ah. Eğer erkek olsaydım varya.
Gerçi kız olmaktan mutluyum ama neyse.
Neyse eğer erkek olsaydım, heralde acayip piç bişey olurdum. Komik, yakışıklı bişiy olurdum. Rap dinlemeyen, Rockçı ve Emo olmayan bir erkek olurdum. Arada R&B/Hiphop takılırdım o başka. Ouuf dans pistlerinin tozunu dumana katardım.
Saçlarımı hep şölelerdim. Yada Zac'in HSM'deki saçları gibi olurdu. Asla Rob gibi yapıp eleştri almazdım falan :D
Twilight gibi serileri okuyan ve bayılan bir erkek olurdum.
Romantik bi çocuk olurdum. Kız arkadaşıma hep iltifat ederdim. Çiçek falan verirdim. Hatta azıtırsam odasının önünde serenat yapardım. Sesimde güzel olurdu hani.
Sakal-bıyık bırakmazdım. Süt çocuk olurdum.
Converse ayakkabı-kot-tişört veya gömlek giyerdim hep. Denize girerken şu uzun şortlardan giyerdim. Gece yatarken de sadece eşofman altı giyerdim.
Fena kas yapardım. Böyle gören kızlar hayran kalırdı.
Vücudumda kıl-tüy bırakmazdım. Cillop gibi bir delikanlı olurdum anam avradım olsun.
Küfürü gerekmedikçe kullanmaz, ağzıma sakız etmez veya hava yapmazdım.
Esmer bişiy olurdum herhalde. Ve heralde elamsı bir göz rengim olurdu. Çünkü babama çekerdim, anneme değil.
Dış güzelliktense iç güzelliğe önem verirdim. Tamam, görünüm önemli ama ne güzel kızlar var içi orospu. Ne çirkin kızlar var masum.
Asla ama asla kızlara laf atmaz, mal mal gözümü dikmezdim.
Kavga falan olursa döverdim lan herkesi. Ouf. Benimle kavga eden kan revan içinde kalırdı. O derece.
Ah ulan ah. Keşke erkek olsaydım.
Ya da keşke şu anlattığım şekilde bir çocuk bulabilsem. Ama nerdeeee...
Not: resim olarakta ilk aşkımı koydum hani :D

16 Haziran 2010 Çarşamba

Melissa Rosenberg, Gözüme Gözükme! -biraz fazla küfür olabilir-

Bu karı ömrümü yedi vallahi billahi. Neymiş efendim Şafak Vakti kitaptaki kadar açık saçık olmayacakmış. Ulan aq. Şafak Vakti'nin neresi açık saçıktı. Ha pardoon o 3 yıldız her boku açıklıyodu dimi. Kadın tam yerine gelmiş, 3 yıldız sonra sabah olmuş. Bu açık saçıklıksa sen bi Gündüz Ölüsü'nü falan oku. Porno dersin. Azcık öyle ama neyse bu başka mevzu.
Doğum olayını es geçiyorum. Orda haklısın iğrenç ama olsun. Hiç değilse orayı bok etme.
Ama asıl anlamadığım, mühürlenme ne götüme yumuşatılıyor? Aşırı gelişmiş ama aslında 17 olan bir kurt adam uzaylı görmüş gibi anasının karnından yeni çıkmış bir bebeğe bakıyor? Burda yumuşatılacak yer ne? Muamma.
Sanki dersin Jacob, Renesmee'yle yatağa giriyo. Töbe yaa.
Bu karı zaten her kitabı bok etti. Sıra geldi en sevdiğim kitaba.
Eclipse'de de çadır sahnesini erotik yazmış. Ağzına sıçayım senin. Lan o sahnede erotikliğin işi ne? Bella'cığım donuyor, Edward perişan, Jake Bella'yı ısıtıyor. O sırada Edward-Jacob arasında itiraflaşmalar oluyor. Olay bu. Erotiklik ne var?
Laan amma geç oldu. Saat 4e geliyo. Babam çığırıyo ordan.
Off yatasım yok.
Kelebekle de çaldık her telden.
PuCCa'cığımdan tut, erkek meselelerine, küfürlere, sevgili olayları, kesişme olaylarım, sonra kiloydu oydu buydu derken ettik sabahı :D
Güzeldi ha. Seviyorum seni Kelebek. Biliyosun kendini <3
Sana diyim, biz varya, üniversiteye giderkene çok güzel gacılar olucaz. Erkekler peşimizden koşucak, ama biz döncez götümüzü, atıcaz tribimizi gidicez, bakmıcaz yüzlerine. Zaten hayallerimiz bi gerçek olsun Kelebek. Aah ahh. Sen J'ye kavuş, ben T'ye, Keçiciğim C'ye, Ateş R'ye. Oohh valla :D
Olucak ama bunlar biliyosun mu? Bak hissediyorum yine.
Hiç derdimiz olmucak bi zaman sonra demin konuştuklarımız. Diyim.
Ya bu arada ben PuCCa'yı okuduğumdan beri bir an önce büyüyüp anne olmak istiyorum ya.
Neyse sus Julliet. Gecenin bi vakti. Hem perşembe bugün oluuğm. Günaha gircen.
Neyse varsa okuyan bağyanlar baylağ. İyi gece-pardon sabahlar. Alivederçi :P

Ayy Ayy Ayyy!

Ne kadar sıkıcı bir gün Tanrım!
Aşırı sıcak. Götüm bile terliyo düşünün.
Neyse neyse ben ondan değil başka bişiyden bahsetmeye geldim.
Bizim sınıfta -gerçi artık eski okulumdaki eski sınıfımda diyim- bir Sülük var. Ay cidden sülük yani.
Öyle gıcığım ki ona. Ha bir de tesadüfe bakın ki bu Sülük benim sinir olduğum Taylor Swift'e benziyor. Öyle böyle değil ama ya. Tavırlar aynı salaklık, tip aynı, saçlar bile aynı lan. Onu geçtim abi dişlerde mi aynı olur ya?
Bi de öyle bi sürtük ki. Diyosun kesin vermiştir birilerine. Ama vermemiştir. Sadece lafta kalır ya hani bazılarının. Öyle.
Ay bir sevgilisi vardı. Cicik böyle Cicik şöyle. Ayy diyodum ver şuna da kurtulalım. Veya diyodum Cicik terk et şunu.
Lan bedduam tuttu. Bunlar bir ara ayrıldı. Sonra noldu tam anlayamadım ama bir olay oldu sınıfta. Durun anladığım kadarını anlatıcam.
Bi kız var bizim sınıfta. Ayran diyelim. Şimdi bu Cicik, msn'de Ayran'ı mı eklemiş naapmış. Ayran da kabul etmiş. Konuşmuşlar falan. Sonra bizim Sülük'le kavga ediyolar. Ayran diyo ben onun Cicik olduğunu bilmiyodum. Sülük ayılıyo bayılıyo sen bunu nasıl yaparsın? Biz de Kuş'la bakıştık falan. Biraz sinir olsam da o haline yine de üzüldüm. Dedim Kuş'a "sinir minir ama az üzüldüm sanki"
Dedi ki "amaan boşver"
Boşverdim. Haha.
Neyse. O kıza hala gıcığım. Hareketleri falan hala dokunuyo. Zaten bana kıl mı ne anlamadım gitti. Ne bok yaptıysam hep ters. Çok saygısız bi de ya. Ben saygısız insanlara gelemem. Bi de alınganlara o başka mevzu.
Yaa 9 zayoftan 5 zayıfa düştüm. O ibne karı yok mu Süsen. Ahan da onun yüzünden. Orospu karı test yaptı son sınavları.
Yaa evde tekim. Acayip tırsıyorum. Na şimdi camdan biri gircek ebeme kadar ırzıma geçicek diye.
Neyse. Bu kadar. O kadar uzun yazamıyorum ne yazık ki. İdare edin.
-İdare edemem Julliet. İdare edememm! Falan ahuahus.
Hadi tchüs, despedida, addio, bye, güle güle :)

15 Haziran 2010 Salı

Babama Bi Sktr Git Diyemiyorum Ya, Çok koyuyo.

Benim babam varya benim babam. Çok şerefsiz. Cidden öyle.
Ne yaptım bilmiyorum ama Allah bana böyle bir baba verdi.
Adam beni hiç düşünmez, okulumu takmaz, ama karne günü geldi mi ilgili baba olur; "Hele bir zayif gelsin sen görürsün daha bilgisayarı" moduna girer.
Na işte noldu? Kalıyorum sınıfta. Yaz boyunca bilgisayara giremiyecek miyim? Rüyanda görürsün.
Ev işi yapmıyorum diye çemkiriyo. Sanane? El oğlu anana küfreder diyo. El oğlu ne derse desin nolcak lan? Sıçmıcak mıyım ağzına ben onun? Hele bi desin anneme bir laf, boşamayacak mıyım? Neyden korkucam?
Ayrıca, annem benden yardım isteyince yapmıyor muyum? Tabii, sen görmüyorsun. Sen hep zaten benim eksilerimi gör. Artılarımı skleme.
Bugün olanı anlatayım. Annem yemek hazırlıyordu. Babama çamaşırları as dedi. İt ite it kuyruğuna hesabı babam direk bana verdi bu görevi. Yapamayınca da binbir laf.
Çok biliyosan buyur dedim. Kaldı göt gibi. Ama sonuç ne oldu. O astı. Hahayt.
Ama varya nasıl içimden geldi o an. Bir siktir git başımdn diyemedim ya. İçime oturdu.
Geç yatmama geç kalkmama taktı ya. Abi yaz geldi. Okul bitiyo bu hafta. Ne diye tavuk gibi erken yatayım ya? Okula mı gidiyorum mal?
Odam dağınıkmış Yahu sanane? Oda benim keyif benim aq.
Ben dağınık seviyorum, aradığımı buluyorum. Sanane! Sanki bu odada yaşayan kendisi.
Beğenmiyosan girme diyorum, uuuu sen bunu bana nasıl dersin.
Tabii, bilgisayar benim odamda ya. Buraya girmek zorunda.
Tüm gün okuldayım. Kendisi evde. Girmiyo bilgisaraya, ben eve geliyorum, giriyorum nete. Kalk ben gircem.
Gel de küfür etme.
Hayır napıyo ne ediyo onu da bilmiyorum ya.
Şeytan diyo al bıçağı, sok böğrüne, geber. Ama annem var. Onunla bir başına bırakamam ben onu. Delirir kadın.
Ama bir 18 olayım. Gidicem. Annemi de alıcam yanıma. Olmuyor yoksa.
Neyse, akşam akşam şişirdim başınızı. Kaçtım, görüşürüz.

Taylor'a küfür etmek istiyorum!

Taylor derken, Lautner olan. Swift değil merak etmeyiniz, dalmayınız bana falans :P
Yavrum, evladım, Sayın Lautner. O son GQ fotolarınız nedir ööğyle? Kalbim çıkıyodu lan az kalsın yerimden. Hayvan!
İlk tepkim şuydu; 'mına koyam! Ağzım beş karış açık. Tam da o anda bir elimde RedBull, kanatlandırıyor. Diğerinde de Cheetos, aşağı çekiyor. Hayır bi de ipneden çıkmadı Tıvaylaytlı zımbırtı. Boşa kilo alıyorum falans vatevır :D
Teylır'a geri dönelim. Bir resim var ki böyle siyah-beyaz gibi. Uzanmış yan yan. Altında kotumsu bişiy var. Kaslar yine fora. Elinde de su, içiyor -gerçi başka napcaksa?
Ama bir seksii bir seksii. Yanımda olsa atcam yatağa piçi :D
Sonra bitane daha var; sarı üstü açık bi arabanın üstünden ters takla atıyor. Havalarda yine malak :D Bir gün düşcek kafaüstü, beyin patlıcak ama neyse :D Ama surayı o an bile çok şeker, buna şaşıyorum.
Bitane var kiii asıl yakan bu oldu. Beyaz bi atlet giymiş bu mal. Yakın çekim. Öyle güzel bakıyor ki. Yemin ediyorum libidom arttı. Kolundaki saatte fena cool yani.
Sonracığımaağ, bitane daha var yakan. Yatağa uzanmış. Yine tema siyah-beyaz. Üzerinde bir hırka var. Fena bakıyor yalnız. Gel Julliet yanıma der gibi kanmam falan.
Sktr la ne kanmam. Uzak olmasak yanındaydım şuan.
Anaaağğ! Cheetostan bişiy çıktı laağ! Durun neymiş bakalım. Garip bir dövme ama güzel. Yapıp geliyorum.
Yakıştı lan. Valla. Cuma günü bunu kesin gerçek sanarlar son havam olur okulda.
Zaten karneyi aldıktan sonra vın. Bir daha o okula dönen dop olsun :D Okul değiştiriyorum da.
Şu poster zımbırtısı çıkmadı daha ona yanarım. Neyse biraz daha tüketiyim bari. Ama yok yani. Öff dertlendim. Neyse, Julietta'dan bu kadar beyler hanımlar :D Kiss, xoxo.
İşte o resimler;