6 Şubat 2011 Pazar

A-Ş-K.


İçim bir garip şu sıralar. Neden bilmiyorum. Aşkı düşünüyorum da. Daha doğrusu aşkı değil, başka şeyleri. Her neyse.
Cumadan beri "Olamaz mı? Olabilir" ve "Hoşçakaal" diyerek dolanıyorum. Mehmet Günsur'u hayal ediyorum durmadan. Evet, Aşk Tesadüfleri Sever'e gittim. Cuma'dan beri de sadece 3 şarkı dinliyorum. Şaka gibi. Eylül Akşamı, Hoşçakal ve Zaferlerim. Hepsi birbirinden güzel, hepsi harika. Ve hepsi filmde var. Ve aşırı cuk diye oturan şarkılar.
Filmden bahsetmek istiyorum. Öncelikle Mehmet Günsur HARİKAYDI YA! Tee O Şimdi Asker'den beri eririm ben o adama. Böyle doğal bir oyunculuk, böyle nasıl desem, offf. Belçim Bilgin'e bir daha hayran oldum. Öyle güzeldi ki...
-Spoiler Allert- (Filmi izlemeyen bu paragrafları okumasın ;))
Beni en çok etkileyen sahneleri anlatıyorum;
Sahne 1, Özgür kalp hastası. Deniz ile balıkçıda yemek falan yiyorlar. Deniz sarhoş oluyor. Neyse, Deniz'in evine götürmek istiyor fakat Deniz uyuyakaldığı için götüremiyor, kendi evine götürüyor. Canı çıka çıka, acı çeke çeke, nefes nefese kalarak, zorluyor kendini. Deniz'i kucağında merdivenlerden çıkarıyor yukarı. Sonraları nasıl anlatağımı bilmiyorum. Çok, çok güzel.
Sahne 2, Özgür Deniz'in arkasından Ankara'ya geliyor ve Deniz'in resmini getiriyor. "Senin için önemli" demesi. Ahh Ahh.
Sahne 3, -burda 2 tane var- Deniz'in doğum günü. Bara gidiyorlar. Özgür eskiden burada çıkıp şarkı söylüyormuş falan. Neyse, çıkıyor yine sahneye, Deniz'e bakarak Eylül Aşkamı'nı söylüyor. İkinci sahneye gelelim, Özgür'ün Deniz'e "Sen nerdeydin şimdiye kadar?" dediği an.
Sahne 4, fotoğrafçıda, Özgür'ün Deniz'e hazine kutusunu verdikten sonra "Sen hiç ağlama" demesi ve sonrası...
Sahne 5, Özgür'ün babasının ona doldurduğu kaseti dinleyişi, ağlayışı. Ben orda çok kötü ağlamıştım.
Sahne 6, koşarak tiyatroya gelmesi Özgür'ün. Sonra öksürerek herkesi rahatsız ettiği için dışarı çıkması. Orada Deniz'in seni seviyorum diyişini duyamaması çok etkiledi beni. Tam orada yere yığıldı, yağmurun altına. Ve Burak onu görüp, hastaneye götürdü. Deniz'in araması falan filan.
Sahne 7, son sahneler. Deniz'in geçirdiği kaza. Ordan itibaren ağladım. Çünkü öleceğini tahmin etmiştim. Deniz'in kalbinin Özgür'e takılması. Deniz'in ameliyat masasına gelen ruhu, "Geldim sevgilim," demesi. Çocukluk hali olarak ameliyathaneden çıkması. Özgür'ün deniz karşısında, yanına bisikleti, gitarı, elinde günlük, o bebeklik resimlerini tutup, gülümsemesi.


BURADAN SONRASINA BAKABİLİRSİNİZ.
Böyle işte. Bu filmi izledikten sonra aşktan korkmaya başladım. Aşık olmaktan. Çünkü ben çok çabuk bağlanıyorum. Ve eğer kaybedersem, çok üzülürüm. Kahrederim kendimi. Baksanıza, Cuma izlediğim filmin etkisinden çıkamadım hala. Onun etkisinden nasıl çıkayım? Hem zaten kontenjanım da doldu. Taylor varken zaten. Güçlenmeye başladı işte hislerim ona. Başka kimi sevsem -ünlülerden değil- ona ihanet edecekmişim gibi geliyor işte. Hem, Taylor varken, başka birini nasıl sevebilirimki zaten.
Neysem efendim son sözüm; MEHMET GÜNSUR BENİM OL! <3 Annem çirkin dedi adama yaaa. Neyse. Bye efendim.
Dee.