19 Temmuz 2010 Pazartesi

Hayat Çok Bayat...



Kendimi aşırı değersiz hissediyorum. Kimse ciddi anlamda takmıyor beni bir yerlerine. Kimsenin umrunda değilim. Sadece oksijen tüketen biriymişim gibi hissediyorum. Hayattan, internetten, insanlardan soğudum. Böyle bıktım. Göğsüme biri oturuyor sanki. Kendimden nefret etme seviyem yükseldi. Bıktım ya, cidden bıktım. Şeytan diyo; kilitle kapını, yat yatağına, kapa gözlerini, açma bir daha. Geçsin yıllar. Takanda yok seni, anlamazlar bile yokluğunu. Hatta, jilet al kes bileklerini. Cehenneme giderim -ki zaten gidicem- ama hiç değilse huzura kavuşurum. Beni fark ettiklerinde çürümüş olurum sanırım. Geri dönüşümsüz yani. Kebab.

Harbi kendimi öldüresim var yalnız. Öyle böyle değil. Yazıyı yazdıktan sonra gidip mutfaktan bıçak alıp kesebilirim kendimi. Böyle artık yazmazsam, tanıdıklar facebookta msnde beni görmezlerse bu akşamdan sonra, anlayın ki öldüm. Ama haber vermeyin kimseye. Annemlerin çürümüş bedenimi bulmasını istiyorum. Cehennemde de sistem kurucam, rica edicem yetkililerden o gün canlı yayınla bağlansınlar. Görmek istiyorum. "Ah ah yedik bitirdik kızımızı" tiplerini görmek istiyorum. sonra youtube ve facebooka konulmasını istiyorum çürümüş halimin resim ve videosunu. "Ah ah takmadık hiç kızı bak öldü gitti" dedikleri anı da görmek istiyorum. Alevlerin içinden götümle gülücem onlara çünkü.

Yapıcam galiba ben bunu ya. Hazır sinir kat sayım artmışkene. Cesaret falan gelir belki. Keserim hep bir yerimi. Kan kaybından küt. Ölmeden önce de çağırırım Damon'ı falan, silsin süpürsün yavruşum kanımı :) Ama yok ya dur bak ben bunu ne zaman yapayım. Breaking Dawn II çıksın, izliyim, eve gelip yapayım. Bu zamana kadar takmayan, o zamana kadar hiç takmaz beni zaten. aynı sendromlarda olurum.

Yalnız korktuğum bir şey var. Ben öldükten sonra msn konuşmalarım, yazdığım hikayeler, resimler, videolardı falan derken meydana çıkarsa cehennemde bile sıçarım yani. Sonuçta bir gün annemlerle karşılaşıcam. Hesabını sormazlarda şerefsiz bir sürtüğüm. Yaparlar yani, orda bile.

Hele blogum okunursa tam sıçtım. Küfür müfür hak getire. Uuu hele babacığım(!)a yazdığım o postu görürse babam, sıçar ağzıma. Ve bunu görürse hehe :D

Lan üff. Evanescence-Paramore falan iyi gaza geldim de, bu gece ölürsem? Bunları böyle yazdım Allah'ım kızar da öldürürse beni? Madem ölmek istiyorsun ahanda öl falan. Diyemem ki Azrail'e önce Taylor'ı görmem lazım. Dinler mi ki acaba? Bak kesin şöyle bir konuşma geçecek;
-Azrail meleğim, ölüm meleğim, öldürme Allah'ını seversen, önce benim şu Twilight filmlerinde Jacob Black'i canlandıran Taylor Lautner'la ilgili olan hayallerimi gerçekleştirmem lazım.
-Hadi kızım yürü, önce ahiretteki deliler hastanesine, sonra sorguya.
Ben tabii o an salya sümük. Öff öff. Dertlendim lan.

Going under derim konuşmayı kapatırım :D
-Bunlar klasik jülyet sendromlarım birkaç güne geçer. Öldürmem kendimi meraklanmayın, hoş çok takıyorsunuz ya-
xoxo.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Eclipse Etkisi :)


Ay kaç gündür ne halde geldim.
5 kez falan Eclipse'i izledim. Şuan soundtrackinden iki şarkıyı -taktığım- dinleyip dinleyip duruyorum. Bir Taylor bir Xavier gidip geliyorum :)
Taylor sevgimi bilen bilir geçiyorum :)
Abi Xavier nerden çıktı şimdi anlamıyorum. Hoş çocuk, çok tatlı, gülümsemesi can yakıyor, sarışın, Avusturalyalı, aksanı çok şirin, oyunculuğu çok iyi, dudaklarına bitiyorum falan liste uzar gider. Neden bu kadar bağlandım bilmiyorum. Herkesten kıskanır oldum. Onu görünce kalbim ağzıma geliyor. Ouff. Taylor'ı bile bu kadar kıskanmıyorum ben artık. Ama o kadar işte. Şu sıra hala içimde bir yerlerde ama o kadar. Bitti sanırım. Hala Taylor Taylor diye dolanıyorum. Neyse. Dün Vampires Suck'ı izledim. Allaaamm. Öldüm gülmekten! Süperdi ya! Bir de şeyi fark ettim. Ben alt yazısız da gayet ingilizce film izleyebilirmişim ihihi :D Ayy ihihi diyince -gözlerimi pörtlettim şuan diyince nedir ya neyse- aklıma Stewie geliyo :D -Mum mum mum mum mum mommy mommy ma ma mum -What? -Hi ihihihihih :D Ay ölcem hahahaha Neyseeemmm :D Eclipse'a geri dönelim. Bir sahne vardı ki beni benden alan. Jacob'ın acılar içinde bağırması. Ya böyle varya biri benim sağ tarafımı kırdı sandım. Bir acıdı canım. Ağladım ya. Bella içeri giriyor tekrarlıyorum kendi kendime gerçek değil diye ama bir görerim ki onu terli bir halde. Hadeee. Gel de durdur kendini.
Ama kötüydüm ya, cidden. Çok fena oldum. Baya bağlanmışım ben ona. Bilmiyordum bu kadar olduğunu. Hani tamam diyordum sevgi değil aşığım ben gerçekten diye ama bu kadar olduğunu hiç... tahmin etmemiştim açıkcası. Evlilik teklifi sahnesi bitirdi beni yanlız es geçemeyeceğim :D Çok tatlıydı be. Orda çalan şarkıyı dinledikçe sırıtıyorum 32 dişimle -varsa o kadar tabii-.
Bu kadar Eclipse yeter :D Saçlarımı boyatıcaaammm! Annem sprey boyayla -hani şu yıkayınca çıkanlardan- yapta olmazsa çıkartırız dedi. Koyu turuncu veya pembe istiyorum. Hatta kafamda belirledim rengi. Dipleri turuncu yapıcam, pembe röfle atıcam. Hoş olcak hoş, valla. Yanlız artık çevremde görenler satanist diye üstüme meşalelerle gelirlerse diye tırsıyorum hadi neyse. Ay düşünemiyorum ya haha. Genelde dışarı kalem çekmeden çıkmam. Siyah falan giyinirsem, saçların rengi anormal, saç şeklim de pek olmasa da benziyor gibi, tırnaklarda siyah oje, ha bir de kedi görüp seversem, sıçtım demektir.
Neyse benden bu kadar. Şu renkler de aha resimdeki kızın saçındaki renklerden olacak :D
Hadi öptüm xoxo :)